Miras Davaları
Miras Davaları
Miras hukukunda yasal mirasçı ve atanmış mirasçı olmak üzere iki çeşit mirasçılık öngörülmüştür.
TMK madde 516 uyarınca mirasçı atama, mirasbırakanın vasiyetname veya miras sözleşmesi yoluyla bir veya daha fazla gerçek veya tüzel kişiyi terekesinin tamamı veya belirli bir kısmı üzerinde hak sahibi kılması olarak tanımlanabilir.
Yasal mirasçılık ise, kanundan doğan, kanun dolayısıyla var olan mirasçılıktır. Yasal mirasçılar, belli bir dereceye kadar mirasbırakanın kan hısımları, mirasbırakanın evlatlığı ve alt soyu, eşi ve son olarak yasal veya atanmış bir mirasçı bulunmaması halinde ise devlettir.
Mirasbırakanın malları üzerinde serbestçe tasarruf etme yetkisi kanun tarafından saklı paylı mirasçılar belirlenmek suretiyle kısıtlanmıştır.
Miras davaları genellikle
- Vasiyetname ve miras sözleşmesi düzenleme,
- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenleme,
- Terekeyle ilgili tespit, defter tanzimi ve taksim davaları,
- Muris muvazaası (mirastan mal kaçırma) davası,
- İzale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) davası,
- Tenkis davası,
- Mirasçıların reddine ilişkin davalar olarak örneklenebilir.
Vasiyetname ve Miras Sözleşmesi Düzenleme: Vasiyetname veya miras sözleşmesi yapmak ise belirli ehliyet şartlarına tabi tutulmuştur. Vasiyetname yapmak için, ölüme bağlı tasarrufta bulunan kişi işlem yapıldığı anda ayırt etme gücüne sahip olmalı, 15 yaşını doldurmuş olmalıdır. Vasiyetname resmi vasiyetname, el yazılı vasiyetname, sözlü vasiyetname olmak üzere üç şekilde yapılabilir. TMK madde 532 uyarınca resmi vasiyetname, noter huzurunda 2 tanıkla birlikte düzenlenir. El yazılı vasiyetname ise TMK madde 538’e göre vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar mirasbırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanarak yapılabilir. Sözlü vasiyetname ise TMK madde 539’da ele alınmış olup mirasbırakanın; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname yapamaması halinde başvurabileceği bir yoldur.
Miras sözleşmesi yapmak için ise ölüme bağlı tasarrufta bulunan kişi işlem sırasında tam ehliyetli olmalı, ayırt etme gücüne sahip olmalı ve ergin olmalıdır. Ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan kişi ise genel ehliyet kurallarına tabidir. Miras sözleşmeleri olumlu veya olumsuz şekilde yapılabilmektedir.
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Düzenleme: 6098 Sayılı Borçlar Kanunu madde 611 uyarınca, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır. 612. maddede ise ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin miras sözleşmesi şeklinde yapılmış olmasını geçerlilik şartı olarak öngörmüştür.
Terekenin Tespiti Davası: Mirasbırakanın ölümünün ardından kendilerine ne kadar miras kaldığını bilmeyen mirasçılar, terekenin tespiti davası yoluyla mirasbırakanın mal varlığını, alacaklarını ve borçlarını öğrenebilmektedirler.
Muris Muvazaası: Muvazaa, tarafların anlaşarak bile isteye asıl iradeleri ile örtüşmeyen işlem yapmaları olarak tanımlanmaktadır. Öğretide savunulan görüşe göre muris muvazaasından bahsedilebilmesi için görünürdeki işlem, gizli işlem, muvazaa anlaşması ve mirasçıları aldatma kastı unsurlarının mevcut olması gerekir. Genellikle üçüncü kişileri aldatmak kastıyla yapılan muvazaalı işlemler, mirastan mal kaçırma amacı için de sıklıkla başvurulan bir yoldur. Örnek vermek gerekirse muris muvazaası, mirasbırakanın mallarını mirasçılarından birine satış yapmış gibi göstererek bedelsiz olarak devretmesi ve diğer mirasçılarının söz konusu mallarda mirasçılık haklarının engellenmesi şeklinde karşımıza çıkabilir. Böyle bir durumla karşılaşıldığında dava yoluyla muvazaalı işlemin tespiti ve iptali sağlanabilmekte, mirasçılar haklarına kavuşabilmektedirler.
İzale-i Şuyu Davası: Diğer adıyla ortaklığın giderilmesi davası, tek bir mal üzerinde paylı veya elbirliği halinde mülkiyet hakkının olduğu durumlarda gündeme gelir. Mirasçılar, mirası elbirliği ile mülkiyet halinde kazandıkları için miras kalan mal üzerinde mirasçıların bir arada mülkiyet hakkı bulunmakta, bu durum da söz konusu mal üzerinde tasarruf yapmayı engellemektedir. Bunun önüne geçmek için mirasçılar izale-i şuyu davası açarak ilgili malın aynen taksimini veya satış yoluyla taksimini talep edebilirler. Bu tür davalarda taşınmazın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesi görevlidir. TMK madde 698 uyarınca hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın paylaşılmasını isteyebilir. TMK madde 699/III uyarınca ise bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa açık artırmayla satışa hükmolunur. Satışın paydaşlar arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır.
Tenkis Davası: TMK madde 560 uyarınca saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.Buna göre saklı payı zedelenen mirasçılar, tenkis davasına başvurarak saklı paylarını elde edebilmektedirler.
Görüldüğü üzere birçok problemi barındıran miras davalarının takibi için uzman desteğine başvurmak önemlidir. Miras davalarınız hakkında detaylı bilgi edinmek için 0532 653 45 21 veya (0312) 441 77 46 numaralı telefonlardan bize ulaşabilir veya Çankaya Çukurambar’da bulunan ofisimizi ziyaret edebilirsiniz.
Av. Reşit SELİMOĞLU